Körlüğün Başlıca Nedenleri Nelerdir?

Yazar Yorum Yap 3 Görüntüleme
Körlüğün Başlıca Nedenleri Nelerdir?

Dünya genelinde körlük ve ciddi görme bozukluklarının en yaygın nedenleri yaşa bağlı makula dejenerasyonu, katarakt, diyabetik retinopati, glokom ve düzeltilmemiş refraktif hatalar olarak sıralanabilir. Bu tür görme kayıplarının birçoğu önlenebilir veya tedavi edilebilir niteliktedir, bu nedenle düzenli göz muayenelerinin önemi büyüktür.

Özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nde, 40 yaş üstü yetişkin nüfusun önemli bir kısmı ciddi görme sorunlarıyla karşı karşıyadır. İstatistiklere göre, bu yaş grubundaki 4 milyonun üzerindeki yetişkinin yaklaşık dörtte biri yasal olarak körlük sınıfına girerken, 1 milyon kadarı tam anlamıyla kör durumdadır. Bu veriler, göz sağlığının korunması ve erken teşhisin, görme kaybını önlemedeki kritik rolünü vurgulamaktadır.

Yaşa Bağlı Makula Dejenerasyonunun Etkileri

Yaşa Bağlı Makula Dejenerasyonu (AMD), gözün retinasındaki makula adı verilen bölgenin zamanla bozulması sonucu meydana gelir. Bu durum, genellikle 50 yaş ve üzeri bireylerde ortaya çıkar ve merkezi görüş alanını etkiler.

AMD’nin iki ana çeşidi bulunmaktadır. İlk ve en yaygın olanı, kuru AMD’dir; bu tür, makuladaki hücrelerin yavaşça bozulması ile karakterize edilir ve genelde görme üzerinde daha az yıkıcı etkilere sahiptir. Diğer tür ise yaş AMD olarak bilinir ve daha az görülmesine rağmen, retinanın altında anormal kan damarlarının oluşumu sonucu daha ciddi görme kayıplarına neden olabilir. Bu damarlar kan sızdırabilir ve makulada yara izleri bırakabilir, bu da yasal körlüğün %90’ına neden olur.

Yaşa bağlı makula dejenerasyonu genellikle merkezi görme kaybına yol açar; çevresel görüş net kalırken, direkt bakılan alanda bulanıklıklar veya karanlık lekeler oluşabilir. AMD ilerledikçe, etkilenen bireylerin günlük aktiviteleri zorlaşabilir ve bu durum, yeterli görme alanı kalmadığında yasal körlüğe kadar gidebilir.

Amerika’da yaklaşık 11 milyon kişi bu durumdan etkilenmektedir ve beklentiler, 2050 yılına kadar bu sayının iki katına çıkacağını göstermektedir. Özellikle 75 yaş ve üzeri bireylerde görülme riski %30’a kadar çıkabilmektedir. Bu veriler, düzenli göz muayenelerinin ve erken tanının önemini vurgulamaktadır, zira bu sayede ilerlemesi yavaşlatılabilir veya durdurulabilir.

Katarakt ve Etkileri

Katarakt, yaşlanmanın doğal bir sonucu olarak gözün berrak merceğinin zamanla bulanıklaşması durumudur. Bu sağlık sorunu genellikle 40 yaşından sonra kendini göstermeye başlar ve görme kalitesinde önemli düşüşlere neden olabilir. Kataraktın neden olduğu görme bozuklukları arasında bulanık görme, ışığa karşı artan hassasiyet (fotofobi) ve bazen çift görme (diplopi) bulunur.

Katarakt, merceğin o derece bulanıklaşmasına yol açabilir ki, ışığın gözün içine girişi ve retinaya ulaşması güçleşir. Bu durum, ileri vakalarda körlüğe kadar gidebilir. Ancak, günümüzde katarakt sorunu, şeffaf bir yapay mercek ile doğal merceğin değiştirilmesi yoluyla yapılan cerrahi müdahalelerle başarıyla tedavi edilebilmektedir.

Amerika Birleşik Devletleri’nde 40 yaş üstü yetişkinlerin büyük bir kısmı kataraktla mücadele etmekte olup, bu sayı 24 milyonu aşmaktadır. Özellikle 75 yaş ve üzerindeki bireylerde bu durum daha yaygındır. Dünya genelinde ise katarakt, 50 yaş üstü bireylerde körlüğün başlıca nedenlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle, erken tanı ve zamanında müdahale, görme yetisinin korunmasında kritik öneme sahiptir.

Diyabetik Retinopati ve Görme Üzerine Etkileri

Diyabetik retinopati (DR), özellikle kontrol altına alınmayan diyabetin uzun vadeli bir komplikasyonu olarak gelişen bir göz hastalığıdır. Bu durum, retinadaki kan damarlarının zarar görmesi sonucu kanamalara ve bu kanamaların görüş alanında koyu lekelere ya da görme kaybına yol açmasına neden olabilir. Ayrıca, retinada skar oluşumuna da sebep olabilir.

İlerleyen evrelerde, diyabetik retinopati tedavi edilmezse görmeyi ciddi şekilde bozabilir ve hatta körlüğe yol açabilir. Özellikle, diyabetik retinopati nedeniyle oluşan makula ödemi, retinanın keskin görüş sağlayan kısmında şişmeye neden olur, bu durum tedavi edilmediğinde kalıcı görme kayıplarına sebebiyet verebilir.

Diyabetik retinopati ayrıca göz içi basıncının artmasına ve bu durumun yol açtığı neovasküler glokoma gibi ileri göz rahatsızlıklarına neden olabilir. Aynı zamanda, retinanın gözün arka kısmından ayrılmasına ve retina dekolmanına yol açarak görme yetisini tamamen kaybetme riskini artırabilir.

Amerika Birleşik Devletleri’nde 29 milyonun üzerinde diyabet hastası bulunmakta ve bunların yaklaşık üçte biri henüz teşhis edilmemiş durumdadır. Ayrıca, 40 yaş üstü yetişkinler arasında 7 milyondan fazla kişi diyabetik retinopati ile mücadele etmektedir. Diyabetik retinopati, dünya genelinde körlüğün beşinci en sık rastlanan nedeni olarak kabul edilmekte olup, erken teşhis ve uygun tedavi ile bu durumun ilerlemesi önemli ölçüde yavaşlatılabilir veya durdurulabilir.

Glokom: Optik Sinir Hasarının Etkileri

Glokom, optik sinire zarar veren ve sonuç olarak körlüğe yol açabilen bir grup göz hastalığıdır. Optik sinir, gözden beyine görüntü bilgilerini taşıyan kritik bir yapıdır ve bu sinirin zarar görmesi, görme yetisinin kaybına neden olabilir.

Bu rahatsızlık, genellikle göz içi basıncının yükselmesiyle ilişkilidir, ancak modern tıp sayesinde göz basıncını düşüren ilaçlarla bu durum kontrol altına alınabilir. Ne yazık ki, glokomun erken evrelerinde belirgin semptomlar göstermeyebilir; bu yüzden düzenli göz muayeneleri, hastalığın erken tespiti için hayati önem taşır. Görme kaybı genellikle hastalığın ilk fark edilen dış belirtisi olabilir.

En yaygın glokom türü olan birincil açık açılı glokom, ilerleyici bir hastalık olup göz içi basıncındaki artış nedeniyle görme kaybına yol açabilir. Bu tür glokom, genellikle yavaş ilerler ve başlangıçta herhangi bir acı veya rahatsızlık hissi olmadan görme alanında daralmalara neden olabilir.

Amerika Birleşik Devletleri’nde 40 yaş ve üzerinde yaklaşık 2,7 milyon kişi glokomla yaşamaktadır. Dünya çapında ise, glokom 50 yaş ve üzeri kişiler arasında körlüğün ikinci en yaygın nedenidir. Bu durumun yaygınlığı, erken teşhis ve tedavinin önemini bir kez daha vurgular, çünkü erken müdahale ile hastalığın ilerlemesi yavaşlatılabilir ve hatta durdurulabilir.

Refraktif Kusurların Görme Üzerine Etkisi

Refraktif kusurlar, ışığın göze giriş şeklini etkileyen ve görme netliğini bozan yaygın göz sorunlarıdır. En sık rastlanan türleri miyopi (yakını görememe), hipermetropi (uzakları görememe) ve astigmatizm (görüntünün bulanık veya çarpık olması) şeklindedir. Bu tür görme bozuklukları, gözlük, kontakt lens veya lazer cerrahisi gibi yöntemlerle düzeltilebilir.

Düzeltilmemiş ya da yetersiz düzeltilmiş refraktif kusurlar, özellikle 50 yaş ve üzerindeki bireylerde dünya genelinde körlüğün üçüncü en yaygın nedenidir. Erişim eksikliği veya yeterli görme bakımı alamama durumları, bu tür kusurları olan bir kişide ciddi görme sorunlarına ve hatta körlüğe yol açabilir.

Refraktif kusurların düzeltilmesi genellikle basit ve etkili çözümlerle mümkündür, bu yüzden bu türden kaynaklanan görme kayıpları büyük ölçüde önlenebilir kabul edilir. Ancak, dünya genelinde 150 milyondan fazla insan, uygun göz bakımı hizmetlerine erişimde yaşadığı zorluklar nedeniyle düzeltilmemiş refraktif kusurlarla mücadele etmektedir. Bu durum, özellikle düşük ve orta gelirli ülkelerde ciddi bir sağlık sorunu oluşturmaktadır, ve bu bölgelerdeki insanların yüksek kaliteli göz sağlığı hizmetlerine erişiminin artırılması gerekmektedir.

Göz Sağlığınızı Korumanın Önemi: Düzenli Göz Muayeneleri

Birçok göz rahatsızlığı, görme kaybı belirginleşmeden önce herhangi bir belirti veya semptom göstermeyebilir. Zamanında müdahale edilmediğinde, bazı görme kayıpları kalıcı hale gelebilir. Bu yüzden, potansiyel sorunları erkenden tespit etmek ve körlüğü önlemek için düzenli göz muayeneleri son derece önemlidir.

Göz doktorunuz, göz sağlığınızla ilgili sorunları henüz görme kaybı başlamadan önce belirleyebilir. Erken teşhis, görme kaybını önleme veya var olan sorunların daha da kötüleşmesini engelleme açısından hayati bir rol oynar. Bu nedenle, göz sağlığınızı korumak için düzenli olarak göz doktoru ziyaretleri yapmanız önerilir.

 

 

Etiketler

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL

Merhaba Serdar TAŞ